4 Eylül 2015 Cuma

Rabia Kandıra
Animasyon senaristi - pedagog


ESKİ DÜNYADA UNUTULAN WALL-E

Time dergisinin belirlemiş olduğu en iyi 25 animasyon filmi arasına giren Wall-e (2008 pixar yapımı) gelecekte insanları nasıl bir dünyanın beklediği üzerine kurgulanmış bir animasyon filmi. Bir zamanlar hayatın devam ettiği, evimiz denilen dünya da tüm kaynaklar bitmiş, yaşanmaz hale gelen gezen terk edilmiştir. Issız, çöp yığınları arasındaki hayalet şehir görüntüleri ve dimdik ayakta duran binalar izleyende derin bir yalnızlık hissi yaratıyor.

 Metal bir robot (Wall-e) ve onu takip eden küçük bir hamam böceği yığınlar arasında görülüyor. Bir zamanlar dünya denilen terkedilmiş bu yerde ne yapıyorlar acaba diye düşünürken filmin ilerleyen bölümünde anlıyorsunuz ne yaptıklarını. Bir hangarın önünde görünen Wall-e sabah mesaisine yetişmeye çalışan bir işçi gibidir. Ardından gelmek isteyen hamam böceğine vücut diliyle burada kal derken hamam böceği buna razı olmaz.  Wall-e ilerler hamam böceği de onu gizliden takip eder. İlerleyen yol boyunca görülen çöp yığınları başka bir yığına götürür küçük robotu. Wall-e Her sabah gün doğumuyla birlikte başladığı işini yapar. Çöp yığınlarını toplayıp presler. Çöplerin arasında bulduğu hoşuna giden atıkları yanında taşıdığı küçük bir kutunun içine atar ve biriktirir. İnsana özgü olan bu davranış hangimizde yok ki diye düşünüyorsunuz. Özellikle çocuklar meraklarından çevrelerine çok duyarlıdır. Hiçbir çocuk görmeden, dokunmadan geçmez bir yerden diye düşünüyorsunuz. Wall-e çöpten bulduğu bir sutyeni epeyce inceler ne olduğuna anlam veremeyince geri atarken gördüğü zekâ küpüyle heyecanlanır. İlgisini çeken bu nesneyi bir süre inceledikten sonra küçük kutusunu açıp içine koyar. Meraklı çocuk izlenimi veren Wall-e bu davranışı ile çevreye karşı duyarlı ol, hiçbir şeye bakıp geçme incele mesajını veriyor.


Sanki insanlığın bıraktığı karmaşıklığı düzeltme görevi verilen Wall-e sadık bir asker gibidir. Sabah erkenden çıktığı hangara hava kararınca döner. Burası Küçük robotun mutlu yuvası, yıllarca biriktirdikleri ile doludur.
Saklamak her canlının doğasında olduğu gibi bizim küçük robotun da doğasında var diyerek Wall- e’nin atık kutusunda getirdiklerini özenle yerleştirmesini izliyorsunuz.  Her nesnenin bir yeri vardır, olması gereken yere konmalıdır. Wall- e muntazam bir düzen içinde çok iyi bir tasnifleme yapmıştır. Birçoğumuzun isteyip de başaramadığı bu alışkanlık ve düzen vay be! dedirtecek cinsten. Raflarda biriken bu malzemeler Wall-e’nin hem eşyası hem de oyuncaklarıdır. Bir an Wall-e’ nin yaşadığı yerde olmayı hayal ediyorsunuz. O mekândaki envaı çeşitteki eşyalarla, vakit geçirmek kim bilir insanı ne kadar rahatlatır diyorsunuz. Yetişkinler olarak bizi heyecanlandıran bu şeylerin küçükleri çok daha fazla etkileyeceği şüphesiz. Eminim öyle bir yere bırakılan çocuklar saatlerini hatta günlerini hiç sıkılmadan geçirebilir. 
Zihninizden filmdeki bu anlatının altında yatan düşünceyi sorgularken olası karmaşaların böylelikle önüne geçilebileceği fark ediyorsunuz. Aslında izleyene anlamlı bir mesaj da var. Dünyada her şey bir düzen içindeydi. Ne zamanki bozuldu sonuç kaos oldu.  O halde her şey sizin elinizde karmaşamı düzen mi..? 
Filmin ilk yarım saatine yakın bir sürede diyalog olmamasına karşın kahramanların duygularına, jest ve mimiklerine eşlik eden beden dili evrensel bir dil oluştururken müziğin muhteşem tınısı, efektlerin yerli yerince kullanılması Wall-e’nin yalnızlığını, meraklı yapısını destekliyor. Araştırmacı, korku duyulan şeye karşı tepki, merak ettiği bir şeye yaklaşım unsurlarının kullanıldığı filmde çocuklara has genel özellik ve tavırlar kullanılması Wall-e’ye hoş bir masumiyet katmış.  
Gözümüzün önünden kareler akarken acaba terk edilmiş bir dünyada yalnız kalsaydık biz ne yapardık? Sorusu ile kendinize herhalde ben de Wall-e gibi kaldığım yerden devam ederdim cevabını veriyorsunuz. Ama yalnızlığa tahammül edemezdim diyerek konuşacak, paylaşacak birilerini arardım diye de geçiriyorsunuz içinizden.
Çalışmak zamanın hızla akmasına birebir ilaç gibiyken Wall-e gece karanlık çökünce kendini büyük bir yalnızlığın içinde buluyor. İnsanoğlu da öyle değil mi? Karanlık çökünce bazen biz de kendimizi büyük yalnızlıkların içinde buluvermiyor muyuz? Kimsesizliğimizi paylaşacak birilerini veya bir şeyleri aramıyor muyuz? Bulunca da hayatımız değişmiyor mu? Tıpkı “Eve” ismindeki arama motorunun küçük robotumuzla karşılaşmasında olduğu gibi…


“Eve” farklı bir dünyadan bir uzay aracıyla gelir dünyaya. Yanıp sönen mavi gözleriyle yer çekimine inat boşlukta uçarak gezer. Bir şeylerin peşindeymiş gibi bir şeyler arar. Uzun zamandır yalnız olan Wall-e gelen yabancı robotu bir süre görünmeden meraklı bakışlarla izler. “Eve” onu fark ettiğinde ise bir çocuğun yabancı birinden korkması gibi onun bakışlarından gizlenmek için saklanır. Wall-e yeni gelen misafirinin, ona zarar vermek istemediğine kanaat getirince bu defa onun ilgisini çekmek için yanına yaklaşır ve ilk tanışma anı ile ağızlardan dökülen ilk diyaloglar yavaşça başlar. Wall-e yeni bir arkadaş bulduğu için çok mutludur. Onu yanından hiç ayırmak istemez. Misafirini yaşadığı evine götürür.  Tıpkı çocuklar gibi sevdiği her şeyi ne var ne yok bütün eşyalarını sunar.
 Çocukları gözlemleme imkânı bulanlar iyi bilir. Bir çocuk yeni tanıştığı biriyle oynarken iletişime geçmek, ilgisini çekmek için bütün oyuncaklarını önüne yığar yeni tanışılan arkadaşın.  “Hadi gel beraber oynayalım” demez ama oyuncaklar vasıtasıyla oyun zamanına zemin hazırlar. Ama kontrolü de hiçbir zaman elden bırakmaz. Eşyalarına zarar gelmesin diye bir gözü de sürekli oyuncaklarındadır. Genelde yeni tanışılan arkadaş, oyuncaklara bir o kadar özenliyken bir o kadar da sakarlık yaşanır. Tıpkı Wall-e de olduğu gibi en kıymetli oyuncağa gösterilen ilgi, onu koruma altına almaya yöneltirken başka oyuncakları kaptırma riski de vardır. “Eve” Wall-e’nin en sevdiği eşyasına televizyonuna ilgi gösterir. Onu keşfetmeye çalıştıkça Wall-e televizyonunu koruma altına alır. Televizyondaki görüntü yüzyıllar öncesine ait bir görüntüdür. Bir kadın ve erkeğin birlikte şarkı söylemesi ve el ele tutuşması Wall-e’nin izlemekten bıkmadığı bir sahnedir.

“Eve” televizyona dokunmak istediğinde Wall-e onun ilgisini başka yönlere çekmeye çalışır.  Ama “Eve” meraklıdır. Bu defa başka şeyleri keşfetme peşindedir, küçük robotun günler önce bulduğu toprağıyla birlikte yerinden söküp aldığı küçük bir fideyi gözüne kestirir. Saksıyı aldığı gibi göğsündeki kapağı açıp onu içine alır. İşte o saatten sonra “Eve”nin kalbi üzerindeki fidan onun büsbütün değişmesine neden olur. Göğsünde ışık halesi içinde yanıp sönen yeşil fidan sanki onu hipnotize etmiştir. “Eve” yaşayan bir ölü gibi hiçbir şeye tepki vermez. Olup bitenlere bir anlam veremeyen Wall-e onu hayata geri döndürmeye çalışır çünkü “Eve”nin yardıma ihtiyacı vardır. Wall-e ise bunu seve seve yapmaktadır. “Eve”yi tehlikelere karşı korur. Elinden tutup gezdirir. Onun seveceği şeyleri yaparak ilgisini çekmeye çalışır. Küçük izleyiciler karakterle kurdukları empati sayesinde kendilerinden bir şeyler bulur. Hepimizin doğasında var olan âcize yardım etme duygusu bu filmde Eve üzerinden işlenmiştir. Kendinden bir parça bulan izleyici için Wall-e onların gözünde devleşen bir kahraman gibidir. Çocuklarda kendilerini bir kahraman gibi görür. Etraflarında olup biten değişimlere duyarsız kalmaz. Bir canlının yardıma ihtiyacı olduğunda yanı başındadır. Aç ise doyurur, hasta ise yardım eder. Karşıdan karşıya geçmekte zorlanan bir yaşlının elinden tutar. Yere düşen birini kaldırmak için hemen harekete geçer. Her olayın ütesinden gelen zorlukları aşanlar her zaman sevilir ve gönüllerde yer edinir tıpkı Wall-e gibi.  
“Eve”nin dünyadaki görev süresi fidanı bulunca aradığı şeyi bulmuş gitme zamanı gelmiştir.  Ama Wall-e onu bırakmak istemez. O da “Eve” ile birlikte onun dünyasına (Aksiyon gemisine) gider. Bu gemide insanlar yedi yüzyıldır o arada yaşamakta dünya diye bir gezegenin varlığını ancak bilgisayarlardan izlemektedirler. Gökyüzü, deniz, orman, ağaç nedir bilmeden geçirdikleri yıllar onları bireyselleştirmiş.

Hareketli sandalyelere bağımlı yaşayan hareketsiz ve gittikçe şişmanlayan insanların bütün her şeyi robotların kontrolündedir. Aile, eş, çocuk, gibi kavramlar yerini tüketim çılgınlığına bırakmıştır. O kareleri izlerken acaba içinde yaşadığımız dünyanın sonu da bu filmdeki gibi mi olur. Hızla kirlenen çevre, nesli tükenme noktasına gelen hayvanlar, çoraklaşan topraklar, atıkların kirlettiği denizler ve masmavi gökyüzü daha nereye kadar insanlara hizmet edecek, diye düşünüyorsunuz.  
Dünyaya bir amaç için gönderilen arama robotu “Eve” incelemeye alındığında dünyada hayat olduğu gerçeği ile karşılaşan kaptan artık bir şeyler yapması gerektiğine karar verir. Ama bir engel vardır. Dünya gezegeninde hayatın bittiğine inanan “Oto” adındaki robot kaptanla mücadele etmesi gerekir. “Oto” gemide isyan başlatır. İnsanların dünyaya gitmesine engel olmaya çalışır.
 İyi ve kötü robotların savaşı sonunda kazanan insanlar olur. Gemiyi dünya görüngesine yani eve dönüş için hazırdır. Böylece sıkıcı, monoton aksiyon gemisinden kurtulup tekrar özgürleşecek insanların bir arada olduğu birlikte yaşadığı aile bağlarının kurulacağı bir dünya onları bekliyordur... 

12 mart 2015 tarihinde Animasgongastesinde yayınlanmıştır. http://www.animasyongastesi.com/eski-dunyada-unutulan-wall-e/


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder