Rabia Kandıra
Animasyon senaristi - pedagog
ESKİ DÜNYADA UNUTULAN WALL-E
Time dergisinin
belirlemiş olduğu en iyi 25 animasyon filmi arasına giren Wall-e (2008 pixar
yapımı) gelecekte insanları nasıl bir dünyanın beklediği üzerine kurgulanmış bir
animasyon filmi. Bir zamanlar hayatın devam ettiği, evimiz denilen dünya da tüm
kaynaklar bitmiş, yaşanmaz hale gelen gezen terk edilmiştir. Issız, çöp
yığınları arasındaki hayalet şehir görüntüleri ve dimdik ayakta duran binalar izleyende
derin bir yalnızlık hissi yaratıyor.

Metal bir robot (Wall-e) ve onu takip eden küçük
bir hamam böceği yığınlar arasında görülüyor. Bir zamanlar dünya denilen terkedilmiş
bu yerde ne yapıyorlar acaba diye düşünürken filmin ilerleyen bölümünde anlıyorsunuz
ne yaptıklarını. Bir hangarın önünde görünen Wall-e sabah mesaisine yetişmeye
çalışan bir işçi gibidir. Ardından gelmek isteyen hamam böceğine vücut diliyle
burada kal derken hamam böceği buna razı olmaz. Wall-e ilerler hamam böceği de onu gizliden
takip eder. İlerleyen yol boyunca görülen çöp yığınları başka bir yığına
götürür küçük robotu. Wall-e Her sabah gün doğumuyla birlikte başladığı işini
yapar. Çöp yığınlarını toplayıp presler. Çöplerin arasında bulduğu hoşuna giden
atıkları yanında taşıdığı küçük bir kutunun içine atar ve biriktirir. İnsana
özgü olan bu davranış hangimizde yok ki diye düşünüyorsunuz. Özellikle çocuklar
meraklarından çevrelerine çok duyarlıdır. Hiçbir çocuk görmeden, dokunmadan
geçmez bir yerden diye düşünüyorsunuz. Wall-e çöpten bulduğu bir sutyeni epeyce
inceler ne olduğuna anlam veremeyince geri atarken gördüğü zekâ küpüyle
heyecanlanır. İlgisini çeken bu nesneyi bir süre inceledikten sonra küçük
kutusunu açıp içine koyar. Meraklı çocuk izlenimi veren Wall-e bu davranışı ile
çevreye karşı duyarlı ol, hiçbir şeye bakıp geçme incele mesajını veriyor.

Sanki insanlığın
bıraktığı karmaşıklığı düzeltme görevi verilen Wall-e sadık bir asker gibidir. Sabah
erkenden çıktığı hangara hava kararınca döner. Burası Küçük robotun mutlu
yuvası, yıllarca biriktirdikleri ile doludur.
Saklamak her canlının
doğasında olduğu gibi bizim küçük robotun da doğasında var diyerek Wall- e’nin
atık kutusunda getirdiklerini özenle yerleştirmesini izliyorsunuz. Her nesnenin bir yeri vardır, olması gereken
yere konmalıdır. Wall- e muntazam bir düzen içinde çok iyi bir tasnifleme
yapmıştır. Birçoğumuzun isteyip de başaramadığı bu alışkanlık ve düzen vay be!
dedirtecek cinsten. Raflarda biriken bu malzemeler Wall-e’nin hem eşyası hem de
oyuncaklarıdır. Bir an Wall-e’ nin yaşadığı yerde olmayı hayal ediyorsunuz. O
mekândaki envaı çeşitteki eşyalarla, vakit geçirmek kim bilir insanı ne kadar
rahatlatır diyorsunuz. Yetişkinler olarak bizi heyecanlandıran bu şeylerin
küçükleri çok daha fazla etkileyeceği şüphesiz. Eminim öyle bir yere bırakılan
çocuklar saatlerini hatta günlerini hiç sıkılmadan geçirebilir.
Zihninizden filmdeki bu
anlatının altında yatan düşünceyi sorgularken olası karmaşaların böylelikle
önüne geçilebileceği fark ediyorsunuz. Aslında izleyene anlamlı bir mesaj da
var. Dünyada her şey bir düzen içindeydi. Ne zamanki bozuldu sonuç kaos
oldu. O halde her şey sizin elinizde
karmaşamı düzen mi..?
Filmin ilk yarım saatine
yakın bir sürede diyalog olmamasına karşın kahramanların duygularına, jest ve
mimiklerine eşlik eden beden dili evrensel bir dil oluştururken müziğin
muhteşem tınısı, efektlerin yerli yerince kullanılması Wall-e’nin yalnızlığını,
meraklı yapısını destekliyor. Araştırmacı, korku duyulan şeye karşı tepki,
merak ettiği bir şeye yaklaşım unsurlarının kullanıldığı filmde çocuklara has
genel özellik ve tavırlar kullanılması Wall-e’ye hoş bir masumiyet katmış.
Gözümüzün önünden kareler
akarken acaba terk edilmiş bir dünyada yalnız kalsaydık biz ne yapardık? Sorusu
ile kendinize herhalde ben de Wall-e gibi kaldığım yerden devam ederdim cevabını
veriyorsunuz. Ama yalnızlığa tahammül edemezdim diyerek konuşacak, paylaşacak birilerini arardım diye de
geçiriyorsunuz içinizden.
Çalışmak zamanın hızla akmasına birebir ilaç gibiyken Wall-e gece
karanlık çökünce kendini büyük bir yalnızlığın içinde buluyor. İnsanoğlu da öyle
değil mi? Karanlık çökünce bazen biz de kendimizi büyük yalnızlıkların içinde
buluvermiyor muyuz? Kimsesizliğimizi paylaşacak birilerini veya bir şeyleri
aramıyor muyuz? Bulunca da hayatımız değişmiyor mu? Tıpkı “Eve” ismindeki arama
motorunun küçük robotumuzla karşılaşmasında olduğu gibi…

“Eve” farklı bir dünyadan bir uzay aracıyla gelir dünyaya. Yanıp sönen
mavi gözleriyle yer çekimine inat boşlukta uçarak gezer. Bir şeylerin
peşindeymiş gibi bir şeyler arar. Uzun zamandır yalnız olan Wall-e gelen yabancı robotu bir
süre görünmeden meraklı bakışlarla izler. “Eve” onu fark ettiğinde ise bir
çocuğun yabancı birinden korkması gibi onun bakışlarından gizlenmek için
saklanır. Wall-e yeni gelen misafirinin, ona zarar vermek istemediğine kanaat
getirince bu defa onun ilgisini çekmek için yanına yaklaşır ve ilk tanışma anı
ile ağızlardan dökülen ilk diyaloglar yavaşça başlar. Wall-e yeni bir arkadaş
bulduğu için çok mutludur. Onu yanından hiç ayırmak istemez. Misafirini
yaşadığı evine götürür. Tıpkı çocuklar
gibi sevdiği her şeyi ne var ne yok bütün eşyalarını sunar.
Çocukları gözlemleme imkânı bulanlar iyi bilir. Bir çocuk
yeni tanıştığı biriyle oynarken iletişime geçmek, ilgisini çekmek için bütün
oyuncaklarını önüne yığar yeni tanışılan arkadaşın. “Hadi gel beraber oynayalım” demez ama
oyuncaklar vasıtasıyla oyun zamanına zemin hazırlar. Ama kontrolü de hiçbir
zaman elden bırakmaz. Eşyalarına zarar gelmesin diye bir gözü de sürekli oyuncaklarındadır.
Genelde yeni tanışılan arkadaş, oyuncaklara bir o kadar özenliyken bir o kadar
da sakarlık yaşanır. Tıpkı Wall-e de olduğu gibi en kıymetli oyuncağa
gösterilen ilgi, onu koruma altına almaya yöneltirken başka oyuncakları
kaptırma riski de vardır. “Eve” Wall-e’nin en sevdiği eşyasına televizyonuna
ilgi gösterir. Onu keşfetmeye çalıştıkça Wall-e televizyonunu koruma altına
alır. Televizyondaki görüntü yüzyıllar öncesine ait bir görüntüdür. Bir kadın
ve erkeğin birlikte şarkı söylemesi ve el ele tutuşması Wall-e’nin izlemekten
bıkmadığı bir sahnedir.
“Eve” televizyona
dokunmak istediğinde Wall-e onun ilgisini başka yönlere çekmeye çalışır. Ama “Eve” meraklıdır. Bu defa başka şeyleri keşfetme
peşindedir, küçük robotun günler önce bulduğu toprağıyla birlikte yerinden
söküp aldığı küçük bir fideyi gözüne kestirir. Saksıyı aldığı gibi göğsündeki
kapağı açıp onu içine alır. İşte o saatten sonra “Eve”nin kalbi üzerindeki
fidan onun büsbütün değişmesine neden olur. Göğsünde ışık halesi içinde yanıp
sönen yeşil fidan sanki onu hipnotize etmiştir. “Eve” yaşayan bir ölü gibi
hiçbir şeye tepki vermez. Olup bitenlere bir anlam veremeyen Wall-e onu hayata
geri döndürmeye çalışır çünkü “Eve”nin yardıma ihtiyacı vardır. Wall-e ise bunu
seve seve yapmaktadır. “Eve”yi tehlikelere karşı korur. Elinden tutup gezdirir.
Onun seveceği şeyleri yaparak ilgisini çekmeye çalışır. Küçük izleyiciler
karakterle kurdukları empati sayesinde kendilerinden bir şeyler bulur.
Hepimizin doğasında var olan âcize yardım etme duygusu bu filmde Eve üzerinden
işlenmiştir. Kendinden bir parça bulan izleyici için Wall-e onların gözünde
devleşen bir kahraman gibidir. Çocuklarda kendilerini bir kahraman gibi görür. Etraflarında
olup biten değişimlere duyarsız kalmaz. Bir canlının yardıma ihtiyacı olduğunda
yanı başındadır. Aç ise doyurur, hasta ise yardım eder. Karşıdan karşıya
geçmekte zorlanan bir yaşlının elinden tutar. Yere düşen birini kaldırmak için
hemen harekete geçer. Her olayın ütesinden gelen zorlukları aşanlar her zaman
sevilir ve gönüllerde yer edinir tıpkı Wall-e gibi.
“Eve”nin dünyadaki
görev süresi fidanı bulunca aradığı şeyi bulmuş gitme zamanı gelmiştir. Ama Wall-e onu bırakmak istemez. O da “Eve”
ile birlikte onun dünyasına (Aksiyon gemisine) gider. Bu gemide insanlar yedi
yüzyıldır o arada yaşamakta dünya diye bir gezegenin varlığını ancak bilgisayarlardan
izlemektedirler. Gökyüzü, deniz, orman, ağaç nedir bilmeden geçirdikleri yıllar
onları bireyselleştirmiş.
Hareketli sandalyelere bağımlı
yaşayan hareketsiz ve gittikçe şişmanlayan insanların bütün her şeyi robotların
kontrolündedir. Aile, eş, çocuk, gibi kavramlar yerini tüketim çılgınlığına
bırakmıştır. O kareleri izlerken acaba içinde yaşadığımız dünyanın sonu da bu
filmdeki gibi mi olur. Hızla kirlenen çevre, nesli tükenme noktasına gelen hayvanlar,
çoraklaşan topraklar, atıkların kirlettiği denizler ve masmavi gökyüzü daha
nereye kadar insanlara hizmet edecek, diye düşünüyorsunuz.
Dünyaya bir amaç için
gönderilen arama robotu “Eve” incelemeye alındığında dünyada hayat olduğu
gerçeği ile karşılaşan kaptan artık bir şeyler yapması gerektiğine karar verir.
Ama bir engel vardır. Dünya gezegeninde hayatın bittiğine inanan “Oto” adındaki
robot kaptanla mücadele etmesi gerekir. “Oto” gemide isyan başlatır. İnsanların
dünyaya gitmesine engel olmaya çalışır.
İyi ve kötü robotların savaşı sonunda kazanan
insanlar olur. Gemiyi dünya görüngesine yani eve dönüş için hazırdır. Böylece
sıkıcı, monoton aksiyon gemisinden kurtulup tekrar özgürleşecek insanların bir
arada olduğu birlikte yaşadığı aile bağlarının kurulacağı bir dünya onları
bekliyordur...
12 mart 2015 tarihinde Animasgongastesinde yayınlanmıştır. http://www.animasyongastesi.com/eski-dunyada-unutulan-wall-e/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder