Rabia Kandıra
Animasyon Senaristi-
ÇİZGİ
FİLMLERDEKİ KONU VE KARAKTERLERİ
ÇOCUKLARIN
ALGILAYIŞ BİÇİMİ
Okul
öncesi dönemdeki çocuklar izledikleri, gördükleri, duydukları her şeyden olumlu
ve olumsuz etkilenirler. Hayal ile gerçeği ayırt edemedikleri için televizyonda
izledikleri çizgi film karakterlerini gerçekmiş gibi algılayıp onların
yaptıkları hareketlerin aynısını yapıp, onlar gibi davranma eğiliminde bulunur.
Buna göre okul öncesi çocuklar izledikleri çizgi film karakterleri gibi
davranıp onların tavır davranış, eylem ve sözlerini rol model olarak taklit
eder. Süpermen ile özdeşleşen bir çocuk uçabileceğine, örümcek adam gidi
duvarlara tırmanacağına inanır ve bu davranışlarını eylemlere dönüştürebilir.
Şengül
“Televizyon yayınlarında küçük çocukların korunması” adlı uzmanlık tezinde
televizyonda yayınlanan görüntülerin çocuklar üzerinde olağan üstü bir gücü
olduğundan ve benzeri görülmedik etkilere yol açtığından bahseder. İzlenilen
yayınların çocuklar üzerinde olumlu ve olumsuz etkilere yol açtığını, söyler. Televizyon
görüntüleri ifadesi bir filmin konusu, teması, olayların geçtiği mekân ve
karakterler diye algılanabilir. “Senaryo
Yazımı” isimli kitabın yazarı Miller, izleyici kitlesi olan çocukların
karakterle ilgilenmek istediklerini belirtir. Psikolojik bir süreç içinde
çocuklar başkalarının duygularını anlayabilme ve özdeşleşme yoluyla karakterle
sıkı bir ilişki içine girer. Onları sever ya da sevmez. Onlarla birlikte
duygulanır, onlar için kaygılanır, sorunları paylaşır.
1980’li
yıllarda hayatımıza giren çizgi filmleri hatırlayacak olursak çoğumuzun aklına
önce filmin başrol karakteri, sonra
filmin adı gelir. Animasyon filmlerindeki
ana ve yan karakterlerin yaratılmasında çocukların ilgisi, yaş özellikleri,
zihinsel ve duygusal gelişimleri göz önüne alınmalıdır.
Animasyon
senaristi, senaryoyu yazmadan önce şu soruları sormalıdır. Hangi yaş çocuğu
nelerden hoşlanır, nelerden hoşlanmaz? İlgisini çeken şeyler nelerdir? Duygusal
olarak nasıldır? (kaygıları hayalleri, korkuları, hedefler). Bu soruların
cevapları için iyi bir araştırma yapmalı, çocuklara zarar vermeyecek,
gelişimine katkı sağlayacak şekilde çalışmalarını düzenlemelidir.
Pinokyo
karakteri ile yalan söylemenin insana verdiği olumsuz etkileri görürken,
burnumuzun uzayacağı korkusuyla belki de yalan söylemekten vazgeçtik. Şeker kız
“Candy” karakteriyle, sıcak bir ailenin ve aile kurma özleminin önemini ve
belki de ilk platonik aşklarımızı yaşadık. Kırmızı başlıklı kız karakteriyle
tanımadığımız birine inanmamamız gerektiğini, yalnız başımıza evden
uzaklaşmamayı öğrendik. Bize özgü karakterlerden Keloğlan ise sevimli kel
kafası ve saflığı ile birçok olayın üstesinden gelir. İyi niyetliliği temiz
kalpliliği, çevik zekâsı ve dürüstlüğü ile hükümdarları bile alt edebildiğini
gördük.
Son
zamanlarda çocuklar tarafından oldukça sevilen kendi öz kültürümüzden beslenen
“Pepee” okul öncesi çocuklarının beğenisine sunuldu ve çocuklar onu çok sevdi.
Pepee karakterini seslendirenin yine aynı yaşlarda bir çocuk olması ona
doğallık kattı. Karakter tasarımcısı, tutum ve davranışlarıyla çocukların
içinden bir karakter olan Pepe’yi, o yaş çocuklarının özelliklerini dikkate
alarak ve onların yapabileceği resimlerden faydalanarak en basit çizimlerle
tasarlamıştır. Yuvarlak bir kafa, dairesel çizimlerle verilen estetik bir
görünüm, en sade şekliyle kondurulan gözler ve belli belirsiz çizilen ağız Pepee’ye
ayrı bir sevimlik kazandırmıştır. Çünkü okul öncesi çocukları için her şey sade
olmalıdır. Ayrıntılar, çocuklar için sıkıcı ve anlamsızdır.
Pepee’
de okul öncesi çocukların ani duygu değişiklikleri, mimikleri, tavır ve
davranışları ustalıkla verilmiş. Filmde verilmek istenen aile yapısı,
akrabalar, kardeş figürü ağabeylik duygusu, özel günlerdeki hazırlıklar,
şarkılar, oynanan oyunlar, söylenen atasözleri, yenen yemekler, yöresel kıyafetler,
halkoyunları, dalgalanan bayrak gibi ögeler izleyici çocuklar için hiç de
yabancı olmayan unsurlardır. Pepee, mükemmel bir karakter değildir. Bu sebeple
izleyici çocuklar kendilerinden bir parça bulurlar. Çünkü Pepee de kendileri
gibidir. Yaramazlık yapıyor, alay ediyor,
zarar veriyor, kardeşini cezalandırıyor, öfkelenince bağırıyor. Bu
olumsuzlukları dozunda olduğunda ve sonuçlarına katlanıldığında veya başkaları
tarafından kabul görmediğinde izleyici çocuklar doğru ve yanlış davranışları
görüp ayırt edebilir. Davranışların sonucunda nelerin yaşanabileceğini
görebilir. En önemlisi “Yanlışlar yapılabilir, hiç kimse mükemmel değildir”
düşüncesi gelişir.
Dünyaca
tanınan animasyon filmlerinin çocuklar tarafından sevilmesinin nedeni o
filmlerin karakter ve konusunda gizlidir. “Aslan Kral” filminde Küçük Simba
büyüyünce Kral Musafa idaresindeki krallığın başına geçecektir.
Simba’nın
çizimlerin de yumuşak dokunuşlar ve yuvarlak hatlar onlara ayrı bir sevimlilik
katmıştır. Filmin ilerleyen bölümlerinde Simba’nın yetişkin halindeki yürüyüşü,
duruşu, gülümser şeklindeki yüzü, gözlerindeki masum bakışı, tavır ve davranışlarındaki asaleti, iyi
yürekli bir kralı temsil eder. Onun karşısında olan kötü kalpli amcası Scar ve
yanındaki sırtlanlar ise karanlık bir yerde yaşar. Scar bakışlarındaki donuk
ifade, sivri suratı ve dağınık yelenin arasından beliren sivri sakalı, keskin
dişleri ve tırnakları ile hemen fark edilir. Sırtlanların kambur sırtları ve
çevik
hareketlerindeki güvenilmez halleri ile kötülüğü simgeledikleri anlaşılır. Her
an eline geçireceği avını parçalayacakmış gibi duran pençeleri ile güvensiz bir
kucağı simgeler. Orada yaşayan hayvanların bakışlarındaki mutluluk ve saygıdan kraliyet
ailesini çok sevdikleri hissedilir.
Film boyunca iyiler ve kötülerin mücadelesi
işlenir.
Kralın
ve küçük oğlunun kötüler tarafından alt edilmesi kimsenin istediği bir şey
değildir. Saflığın, iyiliğin sembolü olan çocuklar filmdeki Simba karakterini
çok sevmiştir. Çünkü o mağdur olmuş ve yaşadığı toprakları terk etmek zorunda
bırakılmıştır. O halde ona sahip çıkılması, tekrar güç kazanması gerekiyordur.
O
nedenle babasının korumacı tavırlarıyla Nemo’ya yaptığı müdahaleler zaman zaman
küçük balığın yaşamını çekilmez hale getirir. Bir gün Nemo uçsuz bucaksız
okyanusta kaybolur. Evinden çok uzaklaşır. Evine ve babasına dönmek için verdiği
mücadele, onu farklı maceralara sürükler ve bir insanoğlunun akvaryumunda
tutsak kalır. Nemo karakteri, güçsüzlüğü simgelerken aynı zamanda mücadeleyi,
asla pes etmemeyi vurgular. Film, ailenin önemini ve aidiyet hissini
pekiştirirken her ne olursa olsun yaşanılan yerin değerini fark ettirir.
Nemo
ile özdeşim kuran çocuklar karakterle birlikte evden uzakta, babasını kaybetmenin
hüznünü yaşar. İstediği bir şeyi
yapamayan, engellenen veya gücünün farkında olmayan çocuklar kendilerini bu
filmde bulur. “Şartlar ne kadar zor olsa da her güçlüğün üstesinden
gelinebileceği” düşüncesi film boyunca işlenerek çocukların bilinçaltında yer
eder.
“Neşeli
Ayaklar” filmindeki minik penguen “Mumble” karakteri içinde yaşadığı toplumda
diğerlerinden farklıdır. Çünkü İmparator penguenler çok güzel şarkı söylerken o
berbat bir şarkıcıdır, onu diğerlerinden ayıran en büyük özelliği çok iyi dans
etmesidir. Ama bu penguenler arasında hiç de önemsenmez, özellikle babası
tarafından aşağılanır. Mumble uçsuz bucaksız buzullarda yolculuğa çıkar,
yaşanılan maceralar sonunda “özüne sadık kaldıkça her ne yaparsan yap her zaman
bir fark yaratabilirsin” düşüncesi filmin ana teması denebilir. Bu yüzden Mumble
karakteri herkesin yaptığını yapamayan ve farklı olan çocuklar için de olumlu
bir rol modeldir aslında. Ötelenen, kabul görmeyen, bazen anne
babası tarafından eleştirilen çocukların ruh halini çok iyi yansıtmaktadır. Gerçek
hayatta oyundan dışlanan, hatalı bir davranışı yüzünden horlanan, herkesin
yaptığı bir şeyi yapamayan çocuklar kendilerini ana karakterin yerine koyup Mumble’nin
mücadelesini kendi mücadelesi gibi görebilir.
Her
filmin bir ana birde yan karakterleri vardır. Hikâye, ana karakter ve yan
karakterler üzerinden işlenirken bu karakterlerin çocuklara yakın olması çok
önemlidir. Kişilik ve davranışlarıyla
izleyici kitlesiyle özdeşleşebilen ana karakter olayların üstesinden gelen,
amacına ulaşan bu amaca ulaşırken engellerle karşılaşan ve bu engelleri aşan,
sonuçta hedefine ulaşan ve ya kazanan olmalıdır. Karakterlerin seçimi ve
duygusal durumları, sakarlıkları, ağlamaları, korkuları, heyecanları,
güzellikleri veya çirkinlikleri, iyilik veya kötülükleri, olumlu ya da olumsuz
yönleri, olaylara karşı tavır ve davranışları, jest ve mimikleri, içinde yaşadığımız hayatın küçük numuneleri
değil midir? İzleyici çocuklar bu karakterler aracılığıyla kendilerinden bir
parça bularak kendilerini o karakterlerin yerine koymakta ve yakın bulmaktadır.
Çünkü karakterler aracılığıyla yapamadıklarını yapar, hissedemedikleri
duyguları hisseder.
Çocuklar
bir filmde ana karakter yerine başka bir karakterle özdeşleşerek onu örnek
alıyorsa bu ana karakterin özelliklerinin iyi bir şekilde ortaya konamadığının bir
işareti olabilir. Öyleyse ana karakter öyle bir yaratılmalı ki izleyici
çocuklar, etkilenebilmeli ve onun peşinden sürüklenebilmelidir. Karakter
tasarımcısı, karakterlerin kişiliğini, duygularını, düşüncelerini, korkularını,
heyecanlarını, zaaflarını, hayallerini o karakterde yansıtabilmeli ve
özdeşleştirebilmelidir. Özellikle ana karaktere çocukların inanması gerekir.
Karakter inandırıcı olursa çocuklar onu hem sevecek hem de kabul edecektir.
Karakter
yaratılırken özgün karakterler çizilmelidir. Bu karakterler bir insan
olabileceği gibi, hayvan, oyuncak, ayakkabı, geometrik şekil, kıyafet, ev
eşyaları ve bitki, olabilir. Canlı cansız her türlü nesnenin çocukların hayal
dünyasında yer etmesi için oldukça ilginç olması gerekli. Karakterlerin insana
özgü tavır ve davranışları iyi bir şekilde karakterize edilmelidir. Karakterlerin
duygu durumlarındaki değişimler, kararsız, dalgın, ilgisiz, kendinden emin,
hırslı, hilekâr, kaba, çekingen, gösterişli, geveze, meraklı, cimri, savruk,
zeki, sinsi, güvenilir, sakar, alçak gönüllü, olması göz, ağız, yüz şekilleri
ve vücut diliyle birbirlerine gösterdikleri tavırlar, olaylara bakış açısıyla
belli olur.
Ana
karakter üzerinde yaratılan zıtlıklar hiçbir zaman mükemmel olmamalıdır. Çünkü
mükemmel insan yoktur. Onun da korkuları, zaafları, olumlu veya olumsuz yönleri
olmalıdır. Çirkin bir ana karakter üzerinden dostluk, sevgi, barış temaları
işlenebileceği gibi güzel bir karakter çizimiyle kötülükler de verilebilir.
Böylelikle çocuklarda bireylerin farklı özelliklerinin olabileceği düşüncesi
geliştirilebilmelidir. “Shrek” animasyon filmindeki ana karakter yüz olarak
çirkin bir karakterken, sempatik davranışları ve tavırlarıyla çocukların ilgisini
çekmiştir. Çocuklar her ne olursa olsun doğaları gereği doğruluktan, iyiden
yana oldukları için bu karakteri kendilerine çok yakın bulmuşlardır. Yan
karakterler her ne kadar ön planda olmasalar da ana karaktere yön veren, onun
vereceği kararları etkileyen, olayların çözümünde etkisi olan, iyi ve ya kötü
özellikleri olan, bazen ana karakterin yanında bazen karşısında olan, kimi
zaman ana karakterin en yakın dostu, aynı zamanda onun en büyük yardımcısı olan
karakterlerdir
Sonuç
olarak, eğer çocuklar için bir animasyon
filmi yapılacaksa, her şeyden önemlisi yaş dönemi özellikleri iyi tanınmalı ve
ona göre karakter, konu ve tema oluşturulmalıdır. Çünkü karakterler, çocukların
gerçek ile hayal dünyası arasında bir köprü durumundayken özdeşim kurduğu,
taklit ettiği, rol model aldığı hayali unsurlardır.
Bu yazı 3 Nisan 2014 tarihinde Animasyongastesinde yayınlanmıştır
http://www.animasyongastesi.com/animasyon-filmlerinin-konu-ve-karakter-bakimindan-cocuklar-uzerindeki-etkileri/
KAYNAKÇA:
Mardi, Halime Özge. (2006) Çocuk Kitapları Resimlemede Karakter Yaratma. Yüksek lisans tezi
Oruç, C. Tecim, E. Özyürek, H. Okul Öncesi Dönem Çocuğunun Kişilik
Gelişiminde Rol Modellik Ve Çizgi Filmler. Ekev Akademi dergisi Yıl:15.
Say:48 (2011)
Şengül, Z.
(2011). Televizyon yayınlarında
küçüklerin korunması. Uzmanlık tezi.
Yağlı.
A.
Çocuğun Eğitiminde Ve Sosyal Gelişimde
Çizgi Filmlerin Rolü Ve Caıllou Ve Pepe Örneği. Turkish
Studies - International
Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/10 Fall 2013, p. 707-719, ANKARA-TURKEY