4 Eylül 2015 Cuma

Rabia Kandıra
Animasyon Senaristi- 

ÇİZGİ FİLMLERDEKİ KONU VE KARAKTERLERİ
ÇOCUKLARIN ALGILAYIŞ BİÇİMİ

Okul öncesi dönemdeki çocuklar izledikleri, gördükleri, duydukları her şeyden olumlu ve olumsuz etkilenirler. Hayal ile gerçeği ayırt edemedikleri için televizyonda izledikleri çizgi film karakterlerini gerçekmiş gibi algılayıp onların yaptıkları hareketlerin aynısını yapıp, onlar gibi davranma eğiliminde bulunur. Buna göre okul öncesi çocuklar izledikleri çizgi film karakterleri gibi davranıp onların tavır davranış, eylem ve sözlerini rol model olarak taklit eder. Süpermen ile özdeşleşen bir çocuk uçabileceğine, örümcek adam gidi duvarlara tırmanacağına inanır ve bu davranışlarını eylemlere dönüştürebilir.
Şengül “Televizyon yayınlarında küçük çocukların korunması” adlı uzmanlık tezinde televizyonda yayınlanan görüntülerin çocuklar üzerinde olağan üstü bir gücü olduğundan ve benzeri görülmedik etkilere yol açtığından bahseder. İzlenilen yayınların çocuklar üzerinde olumlu ve olumsuz etkilere yol açtığını, söyler. Televizyon görüntüleri ifadesi bir filmin konusu, teması, olayların geçtiği mekân ve karakterler diye algılanabilir. “Senaryo Yazımı” isimli kitabın yazarı Miller, izleyici kitlesi olan çocukların karakterle ilgilenmek istediklerini belirtir. Psikolojik bir süreç içinde çocuklar başkalarının duygularını anlayabilme ve özdeşleşme yoluyla karakterle sıkı bir ilişki içine girer. Onları sever ya da sevmez. Onlarla birlikte duygulanır, onlar için kaygılanır,  sorunları paylaşır.
1980’li yıllarda hayatımıza giren çizgi filmleri hatırlayacak olursak çoğumuzun aklına önce filmin başrol karakteri,  sonra filmin adı gelir.  Animasyon filmlerindeki ana ve yan karakterlerin yaratılmasında çocukların ilgisi, yaş özellikleri, zihinsel ve duygusal gelişimleri göz önüne alınmalıdır.

Animasyon senaristi, senaryoyu yazmadan önce şu soruları sormalıdır. Hangi yaş çocuğu nelerden hoşlanır, nelerden hoşlanmaz? İlgisini çeken şeyler nelerdir? Duygusal olarak nasıldır? (kaygıları hayalleri, korkuları, hedefler). Bu soruların cevapları için iyi bir araştırma yapmalı, çocuklara zarar vermeyecek, gelişimine katkı sağlayacak şekilde çalışmalarını düzenlemelidir.
Animasyon filmlerinde geçen konu, eylem ve görselleri destekleyen unsurlar karakterlerdir. İzleyici çocuklar, karakterler sayesinde filme bir anlam katar. Senaristin hayalinde canlandırdığı ve kaleme aldığı karakterler, karakter tasarımcısı tarafından resmedilip görselleşir. Karakter tasarımcısı, çocuğun dünyasını iyi bilmelidir. Çizeceği karakteri iyi araştırmalı, gözlem yapmalıdır. Unutmamalıdır ki izleyici çocuklar görerek öğrenecek ve gördüklerinden etkilenecektir. Animasyon filmleri, çocuklarda görsel imgeler yoluyla birçok konu ve kavramların öğrenilmesinde yardımcı bir unsur olarak kullanılabilir. Bazen bir görüntü, binlerce sözün önüne geçebilir. Kitapların önemini anlatan Fransız uzman Neveu’nun “Kitap ancak çocuğun kişiliğine saygı gösterdiği sürece ideal bir iletişim aracıdır” sözü çocuklar için yapılan animasyon filmleri için geçerlidir denebilir. Çocukların duygu ve düşüncelerine tercüman olan karakterler, çocuğun düşünce dinamiğini bozmadan, engellemeden olumlu bir psikolojik alt yapı oluşmasını sağlamalıdır. Çocukluk yıllarımızda izlediğimiz Alp dağlarının eteğinde dedesi ile birlikte yaşayan Heidi karakterinin, hayata olumlu bakma ve engelleri aşma çabası, köy hayatının insana kazandırdıkları ve güzellikleri ile hayatımıza katkıları inkâr edilemez.  
Pinokyo karakteri ile yalan söylemenin insana verdiği olumsuz etkileri görürken, burnumuzun uzayacağı korkusuyla belki de yalan söylemekten vazgeçtik. Şeker kız “Candy” karakteriyle, sıcak bir ailenin ve aile kurma özleminin önemini ve belki de ilk platonik aşklarımızı yaşadık. Kırmızı başlıklı kız karakteriyle tanımadığımız birine inanmamamız gerektiğini, yalnız başımıza evden uzaklaşmamayı öğrendik. Bize özgü karakterlerden Keloğlan ise sevimli kel kafası ve saflığı ile birçok olayın üstesinden gelir. İyi niyetliliği temiz kalpliliği, çevik zekâsı ve dürüstlüğü ile hükümdarları bile alt edebildiğini gördük.
Son zamanlarda çocuklar tarafından oldukça sevilen kendi öz kültürümüzden beslenen “Pepee” okul öncesi çocuklarının beğenisine sunuldu ve çocuklar onu çok sevdi. Pepee karakterini seslendirenin yine aynı yaşlarda bir çocuk olması ona doğallık kattı. Karakter tasarımcısı, tutum ve davranışlarıyla çocukların içinden bir karakter olan Pepe’yi, o yaş çocuklarının özelliklerini dikkate alarak ve onların yapabileceği resimlerden faydalanarak en basit çizimlerle tasarlamıştır. Yuvarlak bir kafa, dairesel çizimlerle verilen estetik bir görünüm, en sade şekliyle kondurulan gözler ve belli belirsiz çizilen ağız Pepee’ye ayrı bir sevimlik kazandırmıştır. Çünkü okul öncesi çocukları için her şey sade olmalıdır. Ayrıntılar, çocuklar için sıkıcı ve anlamsızdır.
Pepee’ de okul öncesi çocukların ani duygu değişiklikleri, mimikleri, tavır ve davranışları ustalıkla verilmiş. Filmde verilmek istenen aile yapısı, akrabalar, kardeş figürü ağabeylik duygusu, özel günlerdeki hazırlıklar, şarkılar, oynanan oyunlar, söylenen atasözleri, yenen yemekler, yöresel kıyafetler, halkoyunları, dalgalanan bayrak gibi ögeler izleyici çocuklar için hiç de yabancı olmayan unsurlardır. Pepee, mükemmel bir karakter değildir. Bu sebeple izleyici çocuklar kendilerinden bir parça bulurlar. Çünkü Pepee de kendileri gibidir.  Yaramazlık yapıyor, alay ediyor, zarar veriyor, kardeşini cezalandırıyor, öfkelenince bağırıyor. Bu olumsuzlukları dozunda olduğunda ve sonuçlarına katlanıldığında veya başkaları tarafından kabul görmediğinde izleyici çocuklar doğru ve yanlış davranışları görüp ayırt edebilir. Davranışların sonucunda nelerin yaşanabileceğini görebilir. En önemlisi “Yanlışlar yapılabilir, hiç kimse mükemmel değildir” düşüncesi gelişir.
Dünyaca tanınan animasyon filmlerinin çocuklar tarafından sevilmesinin nedeni o filmlerin karakter ve konusunda gizlidir. “Aslan Kral” filminde Küçük Simba büyüyünce Kral Musafa idaresindeki krallığın başına geçecektir.

Ama Musafa’nın kardeşi Scar, kıskançlığının ve hırslarının esiri olmuştur. Simba’nın krallığa geçmesini istemez. Kötülüğü temsil eden sırtlanların yardımıyla kardeşini bir kaza süsü vererek öldürtür. Bu durumdan da Simba’yı sorumlu tutar. Simba, vicdan azabı duyar, suçluluk psikolojisiyle krallığı terk eder ve böylece amcası krallığın idaresini elini alır. Kötülerin kol gezdiği krallıkta adalet, düzen kalmaz. Simba en yakın arkadaşları Timon ve Pumba’nın yardımıyla sorumluluklarının farkına varır krallığı kurtarması gerektiği düşüncesiyle geri döner ve böylece kötülerin ve iyilerin mücadelesi başlar.
Simba’nın çizimlerin de yumuşak dokunuşlar ve yuvarlak hatlar onlara ayrı bir sevimlilik katmıştır. Filmin ilerleyen bölümlerinde Simba’nın yetişkin halindeki yürüyüşü, duruşu, gülümser şeklindeki yüzü, gözlerindeki masum bakışı,  tavır ve davranışlarındaki asaleti, iyi yürekli bir kralı temsil eder. Onun karşısında olan kötü kalpli amcası Scar ve yanındaki sırtlanlar ise karanlık bir yerde yaşar. Scar bakışlarındaki donuk ifade, sivri suratı ve dağınık yelenin arasından beliren sivri sakalı, keskin dişleri ve tırnakları ile hemen fark edilir. Sırtlanların kambur sırtları ve çevik hareketlerindeki güvenilmez halleri ile kötülüğü simgeledikleri anlaşılır. Her an eline geçireceği avını parçalayacakmış gibi duran pençeleri ile güvensiz bir kucağı simgeler. Orada yaşayan hayvanların bakışlarındaki mutluluk ve saygıdan kraliyet ailesini çok sevdikleri hissedilir.

 Film boyunca iyiler ve kötülerin mücadelesi işlenir.
Kralın ve küçük oğlunun kötüler tarafından alt edilmesi kimsenin istediği bir şey değildir. Saflığın, iyiliğin sembolü olan çocuklar filmdeki Simba karakterini çok sevmiştir. Çünkü o mağdur olmuş ve yaşadığı toprakları terk etmek zorunda bırakılmıştır. O halde ona sahip çıkılması, tekrar güç kazanması gerekiyordur.

“Kayıp balık Nemo,” filminde küçük bir balık olan Nemo babasıyla birlikte yaşar. Annesini çok küçükken kaybetmiştir. Bir yüzgecinin küçük olması babasının gözünde onu güçsüz ve zayıf kılmaktadır.
O nedenle babasının korumacı tavırlarıyla Nemo’ya yaptığı müdahaleler zaman zaman küçük balığın yaşamını çekilmez hale getirir. Bir gün Nemo uçsuz bucaksız okyanusta kaybolur. Evinden çok uzaklaşır. Evine ve babasına dönmek için verdiği mücadele, onu farklı maceralara sürükler ve bir insanoğlunun akvaryumunda tutsak kalır. Nemo karakteri, güçsüzlüğü simgelerken aynı zamanda mücadeleyi, asla pes etmemeyi vurgular. Film, ailenin önemini ve aidiyet hissini pekiştirirken her ne olursa olsun yaşanılan yerin değerini fark ettirir.

Nemo ile özdeşim kuran çocuklar karakterle birlikte evden uzakta, babasını kaybetmenin hüznünü yaşar.  İstediği bir şeyi yapamayan, engellenen veya gücünün farkında olmayan çocuklar kendilerini bu filmde bulur. “Şartlar ne kadar zor olsa da her güçlüğün üstesinden gelinebileceği” düşüncesi film boyunca işlenerek çocukların bilinçaltında yer eder.   
  “Neşeli Ayaklar” filmindeki minik penguen “Mumble” karakteri içinde yaşadığı toplumda diğerlerinden farklıdır. Çünkü İmparator penguenler çok güzel şarkı söylerken o berbat bir şarkıcıdır, onu diğerlerinden ayıran en büyük özelliği çok iyi dans etmesidir. Ama bu penguenler arasında hiç de önemsenmez, özellikle babası tarafından aşağılanır. Mumble uçsuz bucaksız buzullarda yolculuğa çıkar, yaşanılan maceralar sonunda “özüne sadık kaldıkça her ne yaparsan yap her zaman bir fark yaratabilirsin” düşüncesi filmin ana teması denebilir. Bu yüzden Mumble karakteri herkesin yaptığını yapamayan ve farklı olan çocuklar için de olumlu bir rol modeldir aslında. Ötelenen, kabul görmeyen, bazen anne babası tarafından eleştirilen çocukların ruh halini çok iyi yansıtmaktadır. Gerçek hayatta oyundan dışlanan, hatalı bir davranışı yüzünden horlanan, herkesin yaptığı bir şeyi yapamayan çocuklar kendilerini ana karakterin yerine koyup Mumble’nin mücadelesini kendi mücadelesi gibi görebilir.
Her filmin bir ana birde yan karakterleri vardır. Hikâye, ana karakter ve yan karakterler üzerinden işlenirken bu karakterlerin çocuklara yakın olması çok önemlidir.  Kişilik ve davranışlarıyla izleyici kitlesiyle özdeşleşebilen ana karakter olayların üstesinden gelen, amacına ulaşan bu amaca ulaşırken engellerle karşılaşan ve bu engelleri aşan, sonuçta hedefine ulaşan ve ya kazanan olmalıdır. Karakterlerin seçimi ve duygusal durumları, sakarlıkları, ağlamaları, korkuları, heyecanları, güzellikleri veya çirkinlikleri, iyilik veya kötülükleri, olumlu ya da olumsuz yönleri, olaylara karşı tavır ve davranışları, jest ve mimikleri,  içinde yaşadığımız hayatın küçük numuneleri değil midir? İzleyici çocuklar bu karakterler aracılığıyla kendilerinden bir parça bularak kendilerini o karakterlerin yerine koymakta ve yakın bulmaktadır. Çünkü karakterler aracılığıyla yapamadıklarını yapar, hissedemedikleri duyguları hisseder. 
Çocuklar bir filmde ana karakter yerine başka bir karakterle özdeşleşerek onu örnek alıyorsa bu ana karakterin özelliklerinin iyi bir şekilde ortaya konamadığının bir işareti olabilir. Öyleyse ana karakter öyle bir yaratılmalı ki izleyici çocuklar, etkilenebilmeli ve onun peşinden sürüklenebilmelidir. Karakter tasarımcısı, karakterlerin kişiliğini, duygularını, düşüncelerini, korkularını, heyecanlarını, zaaflarını, hayallerini o karakterde yansıtabilmeli ve özdeşleştirebilmelidir. Özellikle ana karaktere çocukların inanması gerekir. Karakter inandırıcı olursa çocuklar onu hem sevecek hem de kabul edecektir.
Karakter yaratılırken özgün karakterler çizilmelidir. Bu karakterler bir insan olabileceği gibi, hayvan, oyuncak, ayakkabı, geometrik şekil, kıyafet, ev eşyaları ve bitki, olabilir. Canlı cansız her türlü nesnenin çocukların hayal dünyasında yer etmesi için oldukça ilginç olması gerekli. Karakterlerin insana özgü tavır ve davranışları iyi bir şekilde karakterize edilmelidir. Karakterlerin duygu durumlarındaki değişimler, kararsız, dalgın, ilgisiz, kendinden emin, hırslı, hilekâr, kaba, çekingen, gösterişli, geveze, meraklı, cimri, savruk, zeki, sinsi, güvenilir, sakar, alçak gönüllü, olması göz, ağız, yüz şekilleri ve vücut diliyle birbirlerine gösterdikleri tavırlar, olaylara bakış açısıyla belli olur.
Ana karakter üzerinde yaratılan zıtlıklar hiçbir zaman mükemmel olmamalıdır. Çünkü mükemmel insan yoktur. Onun da korkuları, zaafları, olumlu veya olumsuz yönleri olmalıdır. Çirkin bir ana karakter üzerinden dostluk, sevgi, barış temaları işlenebileceği gibi güzel bir karakter çizimiyle kötülükler de verilebilir. Böylelikle çocuklarda bireylerin farklı özelliklerinin olabileceği düşüncesi geliştirilebilmelidir. “Shrek” animasyon filmindeki ana karakter yüz olarak çirkin bir karakterken, sempatik davranışları ve tavırlarıyla çocukların ilgisini çekmiştir. Çocuklar her ne olursa olsun doğaları gereği doğruluktan, iyiden yana oldukları için bu karakteri kendilerine çok yakın bulmuşlardır. Yan karakterler her ne kadar ön planda olmasalar da ana karaktere yön veren, onun vereceği kararları etkileyen, olayların çözümünde etkisi olan, iyi ve ya kötü özellikleri olan, bazen ana karakterin yanında bazen karşısında olan, kimi zaman ana karakterin en yakın dostu, aynı zamanda onun en büyük yardımcısı olan karakterlerdir
Sonuç olarak,  eğer çocuklar için bir animasyon filmi yapılacaksa, her şeyden önemlisi yaş dönemi özellikleri iyi tanınmalı ve ona göre karakter, konu ve tema oluşturulmalıdır. Çünkü karakterler, çocukların gerçek ile hayal dünyası arasında bir köprü durumundayken özdeşim kurduğu, taklit ettiği, rol model aldığı hayali unsurlardır.  

 Bu yazı 3 Nisan 2014 tarihinde Animasyongastesinde yayınlanmıştır

http://www.animasyongastesi.com/animasyon-filmlerinin-konu-ve-karakter-bakimindan-cocuklar-uzerindeki-etkileri/

KAYNAKÇA:

Mardi, Halime Özge. (2006) Çocuk Kitapları Resimlemede Karakter Yaratma. Yüksek lisans tezi

Oruç, C. Tecim, E. Özyürek, H. Okul Öncesi Dönem Çocuğunun Kişilik Gelişiminde Rol Modellik Ve Çizgi Filmler. Ekev Akademi dergisi Yıl:15. Say:48 (2011)

Şengül, Z. (2011). Televizyon yayınlarında küçüklerin korunması. Uzmanlık tezi.

Yağlı. A. Çocuğun Eğitiminde Ve Sosyal Gelişimde Çizgi Filmlerin Rolü Ve Caıllou Ve Pepe Örneği.  Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 8/10 Fall 2013, p. 707-719, ANKARA-TURKEY